Header Ads

Sri Lanka’nın Gizlenemeyen Katliamı

- HAMZA AKTAN -
2009’un ilk ayları, Sri Lanka’nın Tamil Kaplanları’na karşı bir önceki yıl başlattığı “bitirme operasyonu”nun ortalarında binlerce Tamil, Londra’nın en önemli, en turistik meydanı Parliament Square’da, haftalarca sürecek bir oturma eylemi başlatmıştı. İngiliz milletvekilleri, bakanlar ve lordlar her sabah parlamentoya bu binlerce insanın yanından geçerek varıyor, dünyanın her yerinden gelmiş binlerce turist bu insanları atlayarak Big Ben’in, Thames’in fotoğraflarını çekiyor, bir uluslararası medya merkezi olan kentte medyanın ilgisi, BBC dışında bu insanlara yönelmiyordu.

Tamiller sadece Londra’da değil, yoğun olarak yaşadıkları dünyanın her kentinde büyük gösteriler gerçekleştiriyor, dünyaya o anda bir katliamın gerçekleştiğini duyurmaya çalışıyordu. Ancak ne uluslararası toplum duydu bu feryadı ne de Türkiye dâhil herhangi bir hükümet.

Sri Lanka, 25 yıldır savaştığı Tamil Kaplanları’na yönelik son operasyonunda örgütün hemen tüm üyelerini öldürdüğü gibi o örgüte destek veren binlerce sivili de öldürdü. Birleşmiş Milletler’in hazırladığı ve Nisan ayında yayınladığı raporda, birkaç ay süren operasyonda öldürülen Tamil sayısının 40 bin civarında olduğu belirtiliyor. Ancak konuyu takip eden medya kuruluşları gerçek rakamın bunun çok üzerinde olduğuna inanıyor.


Katliam Belgeseli


İki yıl önce çoğu devlet ve kişinin farkında olduğu ancak önemsemediği bu büyük insanlık suçu İngiliz televizyonu Channel 4’un önceki gün yayınladığı “Sri Lanka’s Killing Fields” (Sri Lanka’nın Ölüm Tarlaları) isimli belgeselle artık gizlenemez bir gerçeğe dönüştü.


Kanalın BM ve Sri Lanka hükümetine de gönderdiği belgeselde hem Tamiller hem de Sri Lanka askerlerinin cep telefonlarıyla çektiği görüntülere yer veriliyor. Belgeselde Sri Lanka ordusunun savaş bölgelerinden kaçmış Tamillerin toplandığı kamplarda yaptığı katliamlar açıkça görülüyor. İnsanın izlemeye zor dayandığı bu görüntülerde rasyonelliği tamamen kaybetmiş, bir canavara dönüşmüş devlet terörü tüm çıplaklığıyla kendini gösteriyor.

Tamil Kaplanları’ndan kat be kat güçlü ve donanımlı bir orduyla zaten eşit olmayan koşullarda başlamış bir savaşta Sri Lanka’nın kendisine isyan eden bu örgütün ‘kökü’ olarak gördüğü halkı da ortadan kaldırma hırsı görülüyor. Onlarca seyyar hastaneye yapılan bombardımanları, bu hastanelerde sahipsiz ve bakımsız şekilde ölüme terk edilen insanları, sayısı bilinmeyen oranda tecavüz edilip öldürülmüş kadınları, esir alındıktan sonra infaz edilen Tamil militanlarının görüntülerini bir tarihi veri olarak gösteren bu belgeselle dünyanın ortaklaşmışcasına gözünü kaçırdığı bir katliam şimdi orta yerde duruyor.


Birleşmiş Milletler, katliamın başlamasına yakın bir dönemde Sri Lanka hükümetinin talebi üzerine ülkede bir savaş suçuna tanıklık edecek yabancı gözlemci kalmayacağı bilinmesine rağmen görevlilerini ülke dışına çıkarmıştı. Belgeselde yüzlerce Tamil’in ülkedeki BM merkezine giderek örgüt çalışanlarına ülkeyi terk etmemeleri konusunda yalvardıklarını da bir BM çalışanının cep telefonuyla çektiği görüntülerden anlıyoruz. Nitekim Channel 4’a konuşan dönemin BM Sri Lanka temsilciliği sözcüsü Gordon Weiss, yaptıklarının ‘yanlış’ olduğunu itiraf ediyor.


BM Raporu


Birleşmiş Milletler aradan iki yıl sonra, harekete geçeceğinin sinyallerini veriyor. Bu yönde Nisan ayında üç raportörün BM Genel Sektereri Ban Ki-moon’un talebi üzerine hazırladığı 196 sayfalık bir rapor yayınlandı. Sivil yerleşim yerlerinde işlenen katliamların fotoğraflarla gösterildiği raporda BM gözlemcileri ülkede ‘savaş suçları’ ve ‘insanlığa karşı suçlar’ işlendiğine dair iddiaları ‘güvenilir’ bulduklarını açıklıyor, BM ve Sri Lanka’yı sorumluların yargılanması yönünde çaba göstermeye davet ediyor.


Rapor, başında Mahinda Rajapaksa’nın olduğu Sri Lanka’yı şu beş hususta sorumlu tutuyor:


(i)
Yaygın bombardımanlarla sivillerin öldürülmesi, (ii) hastane ve insani yardım malzemelerinin bombardımanı, (iii) insani yardımın engellenmesi, (iv) Tamil Kaplanları örgütünün kadroları, savaş mağdurları ve yerlerinden edilenlerin insani haklarının ihlali, (v) çatışma dışı alanda medya ve hükümet muhaliflerine yönelik insan hakkı ihlalleri.
BM raporu, Tamil Kaplanları’nı da bu büyük ve son savaşlarında şu hususlarda ihlalle suçluyor:

(i)
Sivilleri saldırılara karşı kalkan olarak kullanmak, (ii) örgütün kontrol alanlarından kaçmaya çalışan sivilleri öldürmek, (iii) sivil bölgelerin yakınında askeri malzeme kullanmak, (iv) çocukları zorla silahlandırmak, (v) zorla çalıştırmak, (vi) intihar saldırılarıyla sivilleri öldürmek.

Türkiye’de çoğu milliyetçi gazeteci ve yorumcu Sri Lanka’nın insanlık dışı yollarla yürüttüğü bu bitirme operasyonunu heyecanla karşılayıp ibretlik bir olay olarak göstermiş, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde “etkili model” olarak önermişti. Yazılarına “Tamil Kaplanları’nın kaplanlığı bitti” gibi cümlelerle başlayanlar için bu, yalnızca metaforu bol, dünyanın uzak bir köşesinden gelen bir detay haberdi. Tamillerin ‘kaplanlığı’nın nasıl bittiği değil, bitip bitmediğiydi önemli olan. Yakın bir gelecekte uluslararası toplumun üzerine gitmesi durumunda şu anda hükümet ve orduda görevli çoğu Sri Lankalı yetkiliyi basında “Tamil kasabı” sıfatlarıyla okumaya başladığımızda bu heyecanı yaşayanların bir utanç duyup duymayacakları ayrı bir detay.


Öte yandan BM’nin ciddi ve sonuç alıcı bir soruşturma yürütmesinin önündeki engellerin başında son zamanlarda Ortadoğu’daki baskıcı rejimlerin de koruyucusu olarak beliren Çin ve Rusya ile Sri Lanka’nın yakın müttefiki Hindistan’ın itirazları geliyor. Bu üç ülkenin güçlü direncini kırmakta ise uluslararası topluma büyük iş düşüyor.


*
“Sri Lanka’s Killing Fields” belgeseli için bkz: http://tiny.cc/yd4m3
* BM raporu için bkz: http://tiny.cc/c8l20

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.