Header Ads

Doktorlar 'Muayenehaneme Dokunma' Diyor

Türkiye’de hekimler 4 Ağustos’ta yürürlüğe girmesi öngörülen “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkındaki Yönetmelik” nedeniyle protestolar düzenliyor.

Muayenehane ve özel laboratuvarlardaki fiziki koşulların değiştirilmesini öngören yönetmelik, aksi durumda kapatılma yaptırımını getiriyor.

Hekim protestolarının sonuncusu İstanbul Tabip Odası liderliğinde pazar günü Taksim'de “Muayenehaneme Dokunma” başlığı atında düzenlendi.

Bütün Türkiye çapında muayenehanesi olan 5-6 bin civarında hekimin hükümetin kararından etkilendiğini belirten İstanbul Tabip Odası Başkanı Profesör Taner Gören, son yönetmeliğin amacının muayenehaneleri kapatıp doktorları ucuz emek olarak özel ve kamu hastanelerinde çalıtırmak olduğunu söyledi.
Hükümet, deprem/yangın gibi tehlikelere ve engelli hastaların ihtiyaçlarına yanıt vermek için önerdiğini söylediği önlemler kapsamında hasta muayenehane odası ve hasta tuvaleti kapılarının genişliğinin en az 100 santimetre, diğer odaların da 90 santimetre olmasını istiyor.

Muayenehane 2. ya da 3. kattaysa asansör zorunluluğu getirilirken, asansör kapısı da en az 80 santimetre genişliğinde öngörülüyor. Muayenehaneye merdivenle çıkılan durumlarda ise, yönetmelikte merdiven genişliği en az 30, basamak yüksekliği en az 16-18 santimetre olarak şart koşulmuş.

Sağlık 'ticarileşiyor'

Profesör Taner Göner, ''Türkiye'de 100 santimetrenin üzerinde tuvalet ve muayenehane odası kapısı olan bina yok; oda kapıları 80-90 santimetre civarındadır. Muayenehaneler normalde ev olarak da kullanılan dairelerde oluşturulmaktadır.'' dedi.

Sadece İstanbul'da bulunan 900 kadar aile sağlık merkezinin hiçbirinin bina olarak bu koşullara uymamasına rağmen, Sağlık Bakanlığı'nın sadece muayenehanelerin üzerine gittiğini belirten Profesör Gönen, ''Çünkü yönetmeliğin asıl amacı hastaların tümünü özel ya da kamu hastanelerine yönlendirmek ve doktorları da sadece hastanelerde çalışmaya zorlamaktır.'' diyor.

Bu eleştirilere yanıt veren Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Profesör İrfan Şencan ise, sadece muayenehanelerin hedef alındığı suçlamasını reddetti.

Türkiye'deki bütün sağlık tesisileri için yeni standartlar getirildiğini, binaların büyüklüğü ve çalışan hekim sayısına göre hepsine farklı bir geçiş süreci tanındığnı söyleyen Prof. İrfan Şencan, ''Hiçbir yapı, bu standartlara uyumdan muaf değildir. Hepsi için standartlar var. Hepsinin uyumlarının tamamlanması gereken belli bir takvim var.'' diyor.

Prof. Şencan, hükümetin sağlığı ticarileştirdiği suçlamasına karşılık, ''Muayenehaneler vakıf yeri mi? Sağlığın ticarileştiğini iddia eden insanlar, bizim ticaretimiz azaldı diyen doktorlar. Burada bir garabet var.'' diye konuştu.

'Halk memnun'

İnsanı merkez alan bir sağlık politikası güttüklerini ve halkın memnuniyetinin açıkça belli olduğunu kaydeden Prof. Şencan, ''İnsanların hekime ulaşması için muayenehaneye gitmesi şartı kalktı. Çünkü tam gün çalışma oranı yüzde 11'den, yüzde 95' çıktı. Kanuni bir zorlama olmadan, teşviklerle, yüzde 11’de olan tam gün çalışma oranı, uzman hekimler için yüzde 90'lara ulaştı. Uzman hekim sayısı 2 kat artarken, insanların hekime ulaşabilme şansı 6-7 kat arttı.'' diyerek hükümetin politikasını savundu.

Fakat İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Taner Gören, hükümetin hastanelerinin tümünü kâr etme oranına göre sınıflandırılan ticari işletmelere dönüştürmeyi planladığını ve bu hastanelerde sözleşmeli çalıştırılacak doktorların hem iş güvencesinin kalkacağını, hem de, yoğun bir çalışma temposuna rağmen, alacakları ücretin mümkün mertebe düşürüleceğini söylüyor.

Prof. Gören, ''Devlet, elindeki kamu hastanelerini mütevelli heyetlerine devredecek, kendisi denetleyici konumunda olacak; o mütevelli heyeti, o hastaneyi kâr eden bir işletme haline dönüştürecek. Yani sağlık, bir ticari alan haline gelecek. Her şey para üzerinden, performans üzerinden hesaplanacağı için, gerekli gereksiz çok sayıda tetkik istenecek, çok sayıda ilaç yazılacak. Fakat acaba, insanlara verilen hizmetin kalitesi ne olacak?'' diye soruyor.

Bütçe

Ancak, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Prof. İrfan Şencan, sağlık bütçesinin şişirildiği ve büyük bir israfın sözkonusu olduğu eleştirilerini ''Türk insanına büyük bir haksızlık'' diye niteledi.
Sosyal güvenlik sistemi harcamalarının gayri safi milli hasılaya koşut olarak arttığını ve tüm sağlık hizmetlerine ayrılan paranın genel bütçedeki payının yüzde 5 buçuk civarında seyrettiğini belirten Prof. Şencan, ''2000 yılında veya 2003'te, kişi başına 2 bin dolar olan milli gelirden sağlığa 200 dolar veya 100 dolar ayrılırken, 10 bin dolarlık kişi başı gelire çıktığımızda, bu harcamanın hala 100 dolar olması beklenemez. Ülkenin zenginleşmesiyle beraber sağlığın payı artmıştır. Ama, oransal olarak bir artış sözkonusu değildir.'' dedi.

haber: kürşat akyol/bbc türkçe

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.