Header Ads

Vasatlık İdeolojisinin Yeni Hedefi: Şafak Pavey

Yazan: Ebru Dikdağ

"Bacağımı göstermekten çekineceğim tek durum şu olabilir; karşımda bacağı olmayan, parası olmadığı için protez taktıramayan birini gördüğümde çekinirim, üzülürüm." 

Şafak Pavey İsviçre’de bir tren kazası sonucunda sol kolunu ve bacağını kaybetmiş  bir ‘aktif vatandaş’ iken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun daveti üzerine siyasete girmiş ve son seçimlerde milletvekili seçilmiş başarılı bir kadın. 

Yok, bu yazıda çoğunluğun yaptığı gibi Pavey’in sıradışı hayata tutunma azmini, yılmadan, usanmadan aktifliğini devam ettirme arzusunu, bir engelli olarak yaşadığı zorlukların üstünden nasıl geldiğini ve buna benzer onlarca ‘popüler’ hikayeyi anlatmayacağım. Ben Pavey’in popüler kültür ve çoğunluk medyası için oldukça verimli ve kazançlı hikayesini anlatmak yerine onun bunların hiçbirine yüz vermeden o sıradanlığına sıkı sıkıya sarılma inadını anlatmaya çalışacağım.

Pavey İsviçre’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Dış İlişkiler ve Medya Sorumlusu iken ayrılıp Türkiye’ye geri döndü. Seçimler sonucunda İstanbul milletvekili seçildi. Avrupa’nın kalbinde uzun yıllar yaşamış biri olarak hem Avrupa Birliği hem de Mülteciler konusunda katkı sunacak birisi o. 

Oysa ki Pavey seçim öncesi katıldığı tüm tv programlarında, yayımlanan tüm gazete röpörtajlarında sadece kadın, engelli ve herkesin gönül telini titretecek bir hikayesi olan bir siyasetçi adayı olarak gösterilmeye çalışıldı. Bir kadın olarak ondan kadınların sorunları ile ilgilenmesini; bir engelli olarak da engellilerin yok sayılmaktan görünür kılınmasına giden süreçte bir rehber olmasını istiyoruz. 

Evet Pavey kendisine biçilmeye çalışılan bu bütün rollerin fazlasıyla üstünde gelecek biri ama neden Pavey’i bu dar kalıplar içerisinde değerlendirmeye çalışıyoruz? Çalışıyoruz çünkü ezberlerimizi daha doğrusu vasatlığımızı, olmamışlığımızı bizden farklı gördüğümüz herkese dayatmaya çalışıyoruz. 

En başta da bayağılığın, vasat olma halinin kutsandığı medya tüm araçları ile yapıyor bunu. Sıradan insanları hikayelerinin reyting ve tiraj getirip getirmeyeceği üzerinden değerlendiriyor, bulduğu ilk madeni sonuna kadar kazıyor, tüm kazanç getirecek cevherlerini sonuna kadar sömürüyor. Sıradan insanlar medyanın spot ışıkları altından bir anda parlıyor; hikayeleri, o da yetmedi kişisel artıları ya da arızaları ile bir obje halinde son kullanım tarihine kadar kullanılıyorlar. Televizyon tarihimizin çöplükleri karışıtırılırsa şayet  binlerce hükümsüz, silik ve sıradanlığını kaybetmiş sıradan insanlarla dolu olduğunu görmek de sanırım hiçbirimizi şaşırtmayacak.
Pavey örneğinde de onun bize ‘acıklı hikayesini’ (!!) anlatmasını istiyoruz önce. Sonra da ‘madem milletvekili oldun; kadınsın, kadınlarla ilgilen’, ‘özürlüsün, özürlüler ile ilgilen’ diyoruz. Pavey o sonsuzmuş gibi görünen enerjisi ve empati yeteneği ile bizleri kırmadan ilgileneceğini, çalışacağını bıkmadan usanmadan anlatıyordu. Oysa aynı dönemde Suriye’deki iç karışıklardan dolayı Türkiye sınırına yığılmış 20 binden fazla insan Hatay’da, çadırkentlerde hayata tutunmaya çalışıyordu ve kimsenin aklına Pavey’in uzun süre çalıştığı, bu süre zarfında onlarca ülkeye giderek saha çalışması yaptığı, çadır kurduğu, ilaç götürdüğü, mültecilerin koşullarını az da olsa düzeltme adına didindiği gelmiyordu. Varsa yoksa ‘özürlü’ Pavey, ‘kadın’ Pavey konuşulmak isteniyordu.
Pavey’i kendi vasatlığımızda boğmak isteyişimizin son örneği de Meclis’in ilk günü giydiği etek üzerinden yaşandı. Pavey’in etek giyme zorunluluğundan ötürü giydiği etek onun protezli ayağını görmemizi sağlamış, hassas damarımız şaha kalkmıştı. Hemen ‘Pavey’i bu duruma düşürenler utansın’ ‘Pavey’in zor anları’ gibi başlıklar atıldı, yazılar döşendi. Oysa yazının en başında da yer alan açıklamasının yanı sıra Pavey şöyle de diyordu: ‘Birleşmiş Milletler'deki görevim sırasında kot pantalon da giydim etek de. Bacağımı göstermemek gibi bir derdim yok.’  Bu sözleri hiç söylememiş gibi başımıza kuma gömüp onun adına utandık, sıkıldık, acıdık. 

Pavey umursamıyordu oysa ki. Bacağının olmadığını herkes biliyordu. Protez bacağı sayesinde yürüyebiliyordu. İstediği zaman pantolon giyiyor, istediği zaman etek giyiyordu. Bu onun normaliydi. Üstünde düşünmüyor, başkalarının ilgisini ve düşüncesini değil kendi tercihini önemseyerek basit bir karar alıyordu: Bugün etek giyeceğim.

Meclis’in ilk günü yemin töreninin büyük kısmını izledim. Meclis’te yer alan ve yemin eden 45’i AKP’li, 3’ü de MHP’li kadın milletvekillerine özellikle dikkat ettim. Hiçbirisi Şafak Pavey kadar şık değildi. Çoğu neredeyse bacaklarını hiç göstermeyen eteklerinin yani tayyörlerinin içerisinde kadınsılıklarını törpülemişlerdi. Oysa ki onların iki bacakları da sağlamdı. Pavey protezli bacağa sahip olmasına rağmen son derece şık bir etek giymişti. Evet Pavey upuzun bir etek giyip bizlerin protezli bacağını fark etmememizi sağlayabilirdi fakat o gün etek giyilmesi gerekiyordu ve Pavey de yakıştığını düşündüğünü bir eteğini dolabından seçip giydi. Uzun uzun düşünmedi.

Pavey utanmadı, sıkılmadı eteğinden. Onun etek giymesini zorunlu kılan iç tüzüğün değiştirilmesini de istemedi.

Vasat düşünce biçimlerini bırakma zamanı gelmedi mi? Şafak Pavey’in eteğinden utanacağımıza her gün yürüdüğümüz yollara, girdiğimiz binalara, yapılara, basitçe bindiğimiz toplu ulaşım araçlarına bakıp; bırakın protez bir bacağı bir tekerlekli sandalyesi olmayan, olmadoğı için dışarıya çıkamayan, okula gidemeyen ve bunun gibi bin türlü sorun yaşayan engellilerden utanmamız gerektiğini ne zaman fark edeceğiz?

Şimdi iç tüzük değişiyormuş. Kadınlar için etek zorunluluğu kaldırılıyormuş. Bu kadar hızlıyız işte: Vasatlığın, sıradanlığın tesis edilmesinde hızlıyız.  Bir utancımızı daha böylece sildiğimiz için gururluyuzdur. Oysa ki Pavey yarın bir gün Meclis’e yine eteğini giyerek gelecek ve biz şaşıracağız. Onun için değiştirdiğimiz iç tüzük maddesine ilk onun uyum sağlamasını beklerken hayal kırıklığına uğrayacağız.

Vasatlık sürprizi sevmez. Sıradanlığı kutsar. Şafak Pavey ise sürprizleri, enerjisi ve donanımıyla hepimizi şaşırtacak, bu vasat ülkenin vasat Meclis’inde ses getirecektir. Hazır olun.

1 yorum:

Blogger tarafından desteklenmektedir.