Header Ads

Zeynep Altıok Akatlı: 'Bu Acıyı Anlatmak Zor'

"Acı düştü peşime/ ah kavaklar ah kavaklar/ ardımdan ıslık çalar"... Bu sözleriyle uğurlanmıştı Metin Altıok Ankara'da binler tarafından. Sivas ateşinden yaralı kurtuldu ancak daha sonra Ankara'da hayata veda etti. Altıok'un geride bıraktığı kızı Zeynep Altıok, merhamet duygusu ile acıya saygı göstermeyi babasından öğrendiği için şanslı olduğunu anlatıyor. Babasını kaybetmenin acısı için ise, "insan yalnızken daha ağır yaşıyor ya da dillendirmek güç geliyor" diyor. 

İstanbul Şaşkınbakkal'da deniz kenarında bir büfe. Karşımda dizeleriyle bana güç veren bir şairin kızı Zeynep Altıok. Fark ettirmiyorum ona, ama ondan daha heyecanlıyım. O sakin. Gün batıyor. Güneş ışınları saçlarından süzülüyor. Güçlü kişiliğinin yanında baştan aşağıya hüzün yüklü. Ağlamanın sızlamanın kimseye faydası olmayacağını düşünüyor. Ben de ağlasın sızlasın istemiyorum zaten.

ACININ RENGİ YOK

18 yıldır yaşadıkları için, "herkesle paylaşabileceğiniz bir şey değil bu" diyor. Sözü beynimde yankılanıyor. "Daha çok insan yalnızken daha ağır yaşıyor ya da dillendirmek güç geliyor" diye devam ediyor ve ekliyor: "Çok genç yaşta, çok değerli bir insanı kaybettim. Bir babanın kaybı herkes için çok ağır bir şey. Ne şekilde öldüğünün çok da bir önemi yok. Bir baba, hele ki sizin hayatınızda önemli bir yeri olan bir motif olan babaysa. Başına taş da düşebilirdi, trafik kazasında da ölebilirdi. Acısı daha mı az olurdu? Hayır sanmıyorum. İşin baba kaybının üzüntüsünün ve acısının daha az olacağını sanmıyorum. Bu konuda babam bu şekilde öldüğü için başka birinin acısından daha değerli bir acım olduğunu düşünmüyorum, daha yüksek bir yere de koymuyorum."
Acının rengi yok. Kimseyi yücelttiği de. Zeynep Altıok da bunu anlamanın erdeminde.

'BABAM GETİRİLEN CENAZELER ARASINDAYMIŞ'

Zeynep babasını kaybettiğinde 23 yaşındaymış. O günlerde de İstanbul'da yaşıyor. Babası ise Ankara'da. Katliam'dan üç gün önce babasıyla telefonda görüşmüş: "İki günlük bir ziyaret olacağı için Sivas'a gideceğini söyleme ihtiyacı duymamıştı. O gün akşam tiyatrodaydık. Eve döndüğümde, bir dostumuzun telefon edip, "Metin de oradaymış duydunuz mu?" demesiyle haberimiz oldu. Bir süre sonra zaten yavaş yavaş isimler televizyonlarda alt yazılardan geçmeye başladı. O saatten sonra yapmaya çalıştığımız tek şey, Sivas'taki hastaneleri tek tek arayıp, babamın nerede olduğunu ve durumunun ne olduğunu öğrenmeye çalışmaktı. Sabaha karşı saat 04.00 gibi bir telefon geldi. Arayan Sivas'tan genç bir doktordu. İsmini açıklamaktan kaçındı. Can güvenliği yoktu. Doktorlara da yaralıları tedavi etmemeleri için baskı yapılıyordu. Babamın Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi Dahiliye Servisi'nde olduğunu, getirilen cenazeler arasında terk edilmiş halde bulunduğunu, nabzına baktıklarında sıfır olduğunu ama hala hayatta olduğunu fark ettiklerini, gizlice servise çıkartıklarını anlattı. Sonra telefonu kapattı. Böylece haber aldık."

Sonra halası ve babasının yeni eşi Sivas'a giderek, babasını Ankara'ya götürdü. GATA'da tedavi görürken 5 Temmuz 1993 tarihinde yaşamını yitirdi.

ACI DÜŞTÜ PEŞİME

Sivas Katliamı'nda yaşamını yitirenlerin görkemli cenaze törenin ardından ikincisi Metin Altıok için yapılmıştı. Zeynep'in dilinden cenaze töreni: "İlki kadar görkemli bir cenaze töreniydi. Alışagelmiş bir cenaze değildi. Yakınlarını kaybedenler ve tepki duyan herkes bizimleydi. Herkes son derece acıya saygılıydı. Törenden önce dernek ve partilere Metin Altıok'un şairliğini anımsatarak, ona göre bir uğurlama yapmamızı rica ettim. Elbette ki tepkimizi gösterecektik. Ama bu tepki babamın arzusuna uygun olmalıydı. Ve ertesi gün tam da öyle oldu. Babamın şiirleri pankart ve dövizlere yazılmıştı. Herkesin elinde babamın dizeleri vardı. Babam o sırada İşçi Partisi üyesiydi ve Aydınlık gazetesinde köşe yazarıydı. Bu nedenle İP'te bir anma yapıldı. Sonra cenaze camiye götürüldü. Aleviler camiye girmeyi elbette ki arzu etmediler ancak sevgi ve saygıyla cami dışında beklediler. Babamın cenazesi camiden alınarak mezarlığa kadar götürüldü. Arabadan da Ruhi Su'nun türküleri, Sezen Aksu'nun babamın şiirinden bestelediği 'Kavaklar' şarkısı çalındı tören boyunca. 

Çok acı bir gündü ve benzerine çok da rastlanmayacak bir cenazeydi. Ülkenin dört bir yanından katılanlar vardı. Özellikle de doğudan çok katılım oldu. Babam 8 yıl Bingöl'de öğretmenlik yapmıştı. Bu nedenle öğrencileri, Bingöl ahalisi o kadar uzun yolu aşarak gelmişlerdi. Elbette ki devletten katılım yoktu. Yanımızda olan tek devlet görevlisi Fikri Sağlar'dı."

'ACIYI HERKESLE PAYLAŞMAK ZOR'

"18 yıl nasıl geçti?" sorusuna, Zeynep Altıok'tan "çok zordu" yanıtı geliyor. Zorluğun asıl nedeni ise; Sivas'ın unutturulmak ve cezasız bırakılmak istenme... 18 yılın özeti ise şöyle: "Üzüntüsü bir yana, hep çabalamalarla, boşa kürek çekmelerle ve duyulabilme arzusuyla geçti. Sadece benim için değil, herkes için öyle geçti. Duygusal boyutu çok zordu. Elbetteki çok ağır bir şey, pek de sözcüklerle tarif edilesi bir şey değil. Özellikle de bunu herkesle paylaşabileceğiniz bir şey de değil."

'SİVAS HERKESİN HAYATINI DEĞİŞTİRDİ'

Zeynep Altıok'a göre Sivas bir kırılma noktasıydı ve sadece kendisinin ve mağdurların değil herkesin hayatını değiştirdi: "Her babanın kaybı insanların hayatlarında bir şeyleri değiştiriyor. Özellikle söylemek istediğim şey, benim babamın öldürülüşüyle ve o 35 değerli insanın öldürülüşüyle sadece benim hayatımda bir şey değişmedi. Türkiye'deki herkesin hayatında bir şeyler değişti, bir dönem değişti. orası bir kırılma noktasıydı. O gün Sivas'ta gereken önlem alınsaydı, yargı süreci işletilseydi, bunlar karanlıkta kalmasaydı, aydınlatılsaydı, bugünkü Türkiye'nin açmazları önümüzde olmazdı.

Hepimizin geleceği değişti. Benim kişisel olarak daha çok acı çekiyor ya da gözyaşı döküyor olmam bir şeyi değiştirmiyor. Kimlerin kanı yerde kaldı? 12 yaşındaki çocuklar, semah dönen gençler... Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana planlı bir şekilde susturulan aydınlarımızın bir başka boyutudur Sivas'ta öldürülen aydınlarımız. Onlar sözü olan ve toplumu aydınlatan kişilerdi. Sözleri kitleleri etkilediği için bilinçli olarak susturuldular."

18 YILDIR HAYATINDA OLMAYANLAR

Zeynep için babasının ölümüyle hayatında değişenler kadar olmayanlar da önemli. "Neler olmadı?" sorusunun yanıtı ise aslında bütün katliam davalarının ortak özelliği:"Yargı süreci sağlıklı işlemedi. Ceza indirimleriyle sanıklar dışarıya çıkarılıp firar etmeleri sağlandı. Koskoca 5 bin kişilik saldırı ekibinden 33 kişiye ceza çıktı. Planlayıcılar sanık bile olmadı. Sanık avukatları milletvekili oldu. Kimse kaç sanık avukatının AKP milletvekili olduğunun dökümünü yapmadı. Konuşulmadı. Bunlar can acıtıcı şeyler. Bizi daha çok üzdü bu olanlar."

'BABAM DAVA ADAMIYDI DA'

Babasını da anlattı Zeynep Altıok; babasının kendi hayatındaki yerini ve geride bıraktığı değerleri: "Şair olmasının getirdiği farklı bir ilişki kurma biçimi vardı. Son derece duygusaldı, paylaşımcıydı. İnsancıldı. Şairliğinin yanı sıra dava adamıydı. 60'ların sonunda 70'lerde genç hareketin içinde yer alan, haksızlığa ve zulme karşı duran bir insandı."

Zeynep, merhamet duygusuyla büyüdüğü için şanslı olduğunu düşünüyor. Bunu da babası Altıok ile annesi Füsun Akatlı'nın hayatına kattıklarına borçlu: "Çevremdeki insanlar aydın, sevecen ve duygusal insanlardı.Dolayısıyla siz de bir merhamet duygusu ile büyüyorsunuz. Görmeyi, bakmayı ve sevgi duymayı öğreniyorsunuz. İntikam duygusuna hala sahip değiliz. Babalarını faili meçhullerde, katliamlarda kaybeden çocukların önüne babalarının katillerini koyun bir taş atamayız. Böyle yetiştirilmedik. Babam da öyle bir insandı. Bingöl'de öğretmen olduğu dönemde gördüğü yoksulluğu şiirine taşıyan, hayatına aksettiren ve bu yüzden kendini hırpalayan belki de canına kıyacak kadar bu işlerden sıtkı sıyrılan bir insandı. Son derece kırılgan ve duyarlı bir insandı. Acılara göz kapamıyor olmak başka bir değerdir. Bunu herkes yapamaz. Öyle bir insandı."

röpörtaj: arzu demir/etha

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.