Header Ads

Evet Ortada Bir Terör Var!

- MURAT ÇELİKKAN -
Binlerce yıllık ormanları, ‘terörle mücadele’ ediyoruz diye yaktığınızda...

Tehcire benzer bir şekilde 3000’i aşkın köyde yaşayanlara zorunlu göç uyguladığınızda...

Yüzlerce kişiyi devlet olarak gözaltına alıp sonra kaybettiğinizde...

Binlerce kişi çoğu zaman sadece Kürt ve yurtsever olduğu için faili meçhullere kurban gittiğinde...

Bunların hepsinin adli takibi yetersiz kaldığında...

Mahkemeleriniz ne suç işlemiş olursa olsun polisi, jandarmayı, korucuyu, faili kolladığında, cezalandırmadığında...

“Destek veriyor” gerekçesiyle adresi belli olan, belediye başkanı, avukat, gazeteci, bilim insanı, yazar binlerce kişiyi tutukladığınızda...

“Terörle mücadele ediyorum” diyerek sivil vatandaşlarınızı katlettiğinizde...

Evet ortada bir terör var!

Adını hadi artık yüksek sesle söyleyelim: Devlet terörü!

Kurucu ve uygulayıcı şiddetinin çok ötesine geçmiş bir terör uygulaması, devlet terörü.

Darbeler yapıp binlerce kişiyi hapsedip, işkenceden geçirdiğinizde...

İşkencede onlarca insanı katlettiğinizde...

Onlarca insanın polis karakolu pencerelerinden kendini attığını iddia ettiğinizde...

De olan terörün aynısı...

Adını hadi artık yüksek sesle söyleyelim: Devlet terörü!

Barışçıl gösterileri kurşunladığınızda...

Bir halka etnik kimliği nedeniyle cezaevlerinizde akla gelmedik işkenceleri uyguladığınızda... Mahkemeleri hak arama ve adaleti yerine getirme mercileri olmaktan çıkartıp sağır duvarlarına çevirdiğinizde ve yürütmenin maşası konumuna getirdiğinizde de, bu yapılanların bir adı var: Faşizm ve devlet terörü.

Bugün terör lafını bu kadar çok duymamızın başlıca nedenlerinden biri, devlet terörünün üstünü örtmek. Türkiye, devlet terörü ile hesaplaşmadıkça ne açılımdan ne de demokratikleşmeden bahsetmek mümkün değil.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bu günkü uygulamalarına ve bütün tarihine baktığımızda aklımıza kazımamız gereken niteleme: Devlet terörü.

Demokrasi olduğunu iddia eden rejimlerin hesaplaşarak aşarak, geride bıraktıkları uygulama.

Ne yazık ki, “her türlü şiddete karşıyız” ve “her iki taraf da çatışmayı durdursun” talepleri artık sadece devlet terörünün üstüne bir şal sermeye yarıyor.

Dersim’de yaşanan, 1 Mayıs 1977’de yaşanan, Maraş’ta yaşanan, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan, 19 Aralık’ta Metris’te yaşanan ve Uludere’de yaşanan...

Hrant Dink’in ölümü, Metin Altıok’un ölümü, Gurbetelli Ersöz’ün ölümü, Hüsamettin Yaman, Mehmet Soner Gül ve Ayhan Efeoğlu’nun ölümü...

Hadi çekinmeyin, yüksek sesle söyleyin, adını artık telaffuz edin...

Devlet terörü.

Türkiye, devlet terörünü yargılayıp mahkum etmedikçe, tekrarlanmaması için gereken yasal ve toplumsal önlemleri almadıkça, devleti yönetenler bunların her biri için özür dilemedikçe DEMOKRATİKLEŞEMEZ.

“Ayıptır, zulümdür, cinayettir!”


* bu yazı ilk olarak Özgür Gündem gazetesinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.