Header Ads

Odatv Davası Devam Ediyor. Barış Terkoğlu: Bu İddianameden Daha Uzun Ömürlü Olacağım İçin Sevinçliyim

Oda TV davasının 6. duruşmasında Barış Terkoğlu savunma yapıyor. Terkoğlu, mahkemeye heyetine, "Lütfen haberlerin içeriğini okuyun" dedi. Terkoğlu, yaptığı savunmayla mahkeme heyetine adeta gazetecilik dersi verdi.

İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Oda TV davasının 6. duruşmasında savunmalar devam ediyor. Geçtiğimiz duruşmada savunmasını yapan Soner Yalçın’ın avukatı Hüseyin Ersöz de savunmasını tamamladı. Barış Terkoğlu ise savunmasını sürdürüyor.

Verilerde virüsler tespit edildi

Ersöz, geçtiğimiz duruşma el konulan dokümanlarda hukuksuzluk yaşandığını, bilgisayar imajlarının kopyalarının ve tutanakların kendilerine verilmediği ve bu dokümanların bilgisayar korsanlığı şeklinde oluşturulduğuna ilişkin yaptığı savunmasına devam etti. Suçlamaya gerekçe gösterilen dokümanların bilgisayarlarda oluşturulmadığı, verilerin çıktısının alınmadığı, örgütsel irtibat tanımıyla bu verilerin mantık dışı olduğunu vurgulayan Ersöz, son olarak Yıldız Teknik Üniversitesi’nin de söylediklerini doğrular biçimde raporunu açıkladığını ifade etti. Dijital verilere ilişkin yaptığı incelemeyi de mahkeme heyetine sunan Ersöz, rapora göre dijital verilerde 250.000’e yakın virüsün saptandığına dikkat çekti.

Mahkeme heyetine sinevizyonla gösterdi

Savunmasını duruşma salonuna verilen sinevizyon görüntüsü desteğiyle sürdüren Ersöz, bir bilgisayar dökümanının nasıl verilerinin değiştirilebildiğini gösterdi. Ersöz, “Yalçın Hoca’nın bir bildiği var” isimli kendi hazırladığı word dosyasının kayıt olduğu tarihin nasıl değiştirilebildiğini gösterdi. İçerikte Yalçın Küçük’ün savunmasına yer veren Ersöz, dosyanın 29 Ocak 1995 tarihinde kayıt edildiğini gösteren bir uygulama yaptı. Ayrıca Oda TV iddianamesi 29 Ağustos 2011 tarihinde mahkemede kabul edildiği tarihin 12 Temmuz 2013 ile değiştirilebileceğini de mahkeme heyetine gösterdi. Dijital verilere dayanarak hürriyeti kısıtlayıcı suç isnadının söz konusu olamayacağını göstermek için bu uygulamayı gerçekleştirdiğini söyleyen Ersöz, YTÜ’nün ve ABD’de bulunan bir üniversitenin de bu dökümanların normal bir kullanıcı tarafından oluşturulmadığını ispat ettiğini vurguladı. Öte yandan bu dokümanların nereden geldiği hakkında iz sürmenin çok zor olduğunu ifade eden Ersöz, “Bu mailler ABD ve Kanada’dan geldiğini tespit etseniz de kaynaklarını paylaşmadıkları için öğrenemeyiz” diyerek spam maillerin istihbari çalışmalar için kullanıldığını belirtti.

İnceleme TÜBİTAK’a gitmesin

Mahkeme heyetinin bahsi geçen verilerin incelenmek üzere Tübitak’a gönderilmesine karşı olduklarını savunan Ersöz, Tübitak’ın yapacağı inceleme ile emniyetin yapacağı inceleme arasında fark olmayacağına dikkat çekti. İncelemenin bağımsız bir bilimin kurumunda yapılması gerektiğini söyleyen Ersöz, “Doğrudan Başbakan’a bağlı bir kurumun bir takım şaibeleri ortaya çıkaracağını düşünüyoruz” diyerek Tübitak hakkında talebini yineledi.

Terkoğlu: "Lütfen haberlerin içeriğini okuyun"

Ersöz’ün savunmasının ardından davada tutuklu yargılanan Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu savunmasına başladı. Savunmasına, “Tutuklandığım gün doğru bir iş yaptığımı anladım” sözleriyle başlayan Terkoğlu, mahkeme heyetine, “Fikirlerimde ısrar ediyorsam samimiyetime inanın” dedi. Bu iddianameyi yazanların haber diye bir şey bilmediğini söyleyen Terkoğlu, örnek olarak ise “Hanefi Avcı’ya son tezgah” başlıklı haberin iddianameye girmesini gösterdi. Terkoğlu, haberin içeriğinde, “son tezgah” isimli Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargah davalarında gizli tanık olan şahsın verdiği ifadelerin derlendiğine dikkat çekerek, “Lütfen haberlerin içeriğini okuyun” dedi. Aynı şekilde iddianameye giren, “Mehmet Baransu ABD’de 4 yıl ne yaptı” başlıklı haberin içeriğinde de Baransu ile yaptığı röportajın yer aldığını söyleyen Terkoğlu, “Bu iddianame için hukukçu olmaya gerek yok. Önce suç isnat ettiğiniz haberlerin içeriğini okuyun” diyerek tepkisini dile getirdi.

Savcılar tutuklama söylentilerine neden açıklama yapmıyor?

“Biz savcılık makamı ve Oda TV makamı olarak iki rakip yayın kuruluşuyuz” diyen Terkoğlu, Baransu’nun savcı Zekeriya Öz ve Cihan Kansız ile adliyede görüldüğü fotoğraf ve KCK soruşturmasında tutuklanan avukatın da Baransu’nun gizlilik kararı bulunan soruşturma dosyalarıyla adliyede gezindiğini anlattığı mektup haberini mahkeme heyetine gösterdi. Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’ın yakında Oda TV davasından tutuklanacağına ilişkin televizyon kanallarında furya döndüğüne dikkat çeken Terkoğlu, hiçbir savcının neden böyle bir olayı yalanlamadığına dikkat çekti. Terkoğlu, “Savcı Zekeriya Öz’ün sekreteri Kezban İpek şeklinde yer alan haberimiz hakkında Öz, ‘Kezban İpek benim sekreterim değil, katibim’ şeklinde açıklama gönderdi de neden hiçbir savcı bu tutuklama söylentilerine açıklama yapmıyor” dedi.

"Nasıl bir gazeteye MİT belgesi verilir?"

Oda TV davasından tutuklu yargılanırken hayatını kaybeden eski MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu’nu, Oda Tv operasyonuyla tanıdığını söyleyen Terkoğlu, “Çıkıp burada kendini anlatmalıydı” dedi. Ayrıca Kozinoğlu’nun Oda TV’ye MİT dosyası göndermediğine emin olduğunu söyledi. Taraf gazetesinde Mehmet Baransu’nun, Balyoz Davası’nda tutuklu yargılanan Korgeneral Ziya Güler’in TBKP üyesi olduğuna ilişkin hazırladığı ancak daha sonra yalan olduğu ortaya çıkan haber için de, “Sen nasıl MİT belgesi verirsin Kaşif Bey diyenler, nasıl bir gazeteye MİT belgesi verebilir?” dedi.

"Ben gazeteciyim, mafyayla da görüşürüm"

Mehmet Baransu, Zekeriya Öz ve Cihan Kansız’ın Galata Mevlevihanesi’nde birlikte iftar yemeği yedikleri fotoğrafı gösteren Terkoğlu, “Savcı bana nasıl şu, bu avukatla görüştüğümü sorabilir” dedi. Terkoğlu, “Ben gazeteciyim, mafyayla da görüşürüm, terör örgütüyle de görüşürüm ama savcı, neden hakimle görüşürür?” sorusunu mahkeme heyetine yöneltti. Ardından mahkeme başkanı Mehmet Ekinci Terkoğlu’na, “Cümlelerinizle bizi imtihan etmeyin, savunmanızı yapın” dedi. Terkoğlu, “Savcıların önceden atacağı adımları bilen televizyon dizileri var” diyerek bazı dizilerde Kozinoğlu ölmeden öldüğünün, Ahmet Şık’ın kitaplarının toplatılmadan toplatıldığının gösterildiğine dikkat çekti

"Hikayesi olmayanların hikayesini yazdım"

“Gazetecilik hastalıktır dersiniz ama suç diyemezsiniz” diyen Terkoğlu, hukuksuzluğa maruz kalanları yazmak için yüzlerini tanımak zorunda olmadığını söyleyerek TEKEL işçilerine ilişkin hazırladığı haberleri örnek verdi. Terkoğlu, “Hikayesi olmayanların hikayesini yazdım” diyerek gazetecilikte en önemli eksikliğin de delillerin sorgulanması olduğunu söyledi.

"Bu iddianameden daha uzun ömürlü olacağım için sevinçliyim"

Kendisinin mühendislik bölümü mezunu olduğunu ve bu çalışmalara bir model olarak baktığını belirterek, “Örgütlü olmak ayıp değil ama iddianamede örgüt değil, torba görüyorum. Biz 13 kişi bir araya gelip hükümetten memnun olmadığımızı konuşsaydık suç muydu? Olsaydı da suç olmazdı” diyen Terkoğlu, bu zayıf iddianamelerin sanığı yücelttiğini, Tayyip Erdoğan’ın bile 12 Eylül savcılarının isimlerini değil mağdurlarının adını telaffuz ettiğini söyledi. “Bu iddianameden daha uzun ömürlü olacağım için sevinçliyim” diyen Terkoğlu, gazetenin kelime anlamına da savunmasına yer verdi. “Gazetta, ‘bozuk para’ demektir. Bu yüzden Avrupa’da savcı, bozuk parayı kim veriyor diye bakar” sözleriyle bu iddianamede suç olmadığını savunan Terkoğlu, Hanefi Avcı’nın Haliçte Yaşayan Simonlar kitabı ile Yalçın Küçük’ün Türkiye Üzerine Tezler kitapları arasında bulunan kitap notlarının bile delil diye alınmasına tepki gösterdi.

Evlenmeden savcılıktan da temiz kağıdı alalım

İddianamede eşine hocasının verdiği referans mektubunun neden yer aldığını soran Terkoğlu, “Eşimin referans mektubunu savcı neden koymuş? Akademisyen biz evlenmeden önce ölmüş? Çünkü mektubu yazan akademisyen ÇYDD’de görev yapmış. ÇYDD’li bir hocanın referans mektubu yazdığı eşimle evlenmem mi suç? Evlenmeden savcılıktan da temiz kağıdı alalım” diyerek bu iddianameyi yazanların nasıl bir ruh hali içinde olduğunu sorguladı.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.